KARADENiZFiRTiNASi
  C HARFi
 
  • cadaxi atn., cidaxi, cida vi., cedai xp. 1. atn. işlek yer, gelip geçilen yer. cadaxi svas kodoxedu. işlek yerde oturdu. 2. xp. kolay. cadaxi dulya. kolay iş.
  • cagvala, cagvali vi., cağvali ark. 1. vi. �gudeli�nin dip tarafında bulunan koni/topaç biçimindeki odun parçası. 2. Vi. El terazisinde yükü dengelemeye yarayan, Terazinin koluna geçirilmiş, hareketli metal parça. 3. Vi., Mec. kısa boylu ağaç ya da insan. 4. ark. eski Laz evlerinde yontulmamış ağaçtan yapılmış duvar.
  • caği, ncaği atn., nçxili vi. şiş. caği gumûu: şişi batırdı.
  • caxti oxenu not. bir işi yapmaya azmetmek. caxûi ikums ham dulya asere: azmetti bu işi yapacak.
  • came câmi. Cameşe var gamulun: camiden çıkmıyor.
  • caralva xp., öanda 1. davet. 2. Düğün. caralvaşe ulun: düğüne gidiyor.
  • cari atn., gyari ark. 1. ekmek. cari imxos: ekmek yiyor. 2. yemek. gyari oôöüomi: yemek yedim.
  • caroba oyapu arş. not. 1. yemek vakti. 2. mec. sabah işe gidiş vaktinin geçmesi.
  • cebadera atn. var olma, var oluş, yaratılış, varlığın ilk nüvesi. nana korbas na iyen cebadera. anne karnındaki var oluş.
  • cebaderi atn., gebaderi ark. varlık, yaratık. ğormoûi cebaderi: tanrı yaratığı.
  • cebadu atn., gebadu ark. var olmak, yaratılmak, doğmak. cevibadi ndğa. var olduğum gün. Lazuûepe kocibades: mısırların ilk nüveleri göründü.
  • cebalu atn., gebalu vi. 1. üzerine dökmek. angis ari kogyobu: kaba su döktü. 2. içirmek. beres wari cubams: çocuğa su içiriyor. 3. emzirmek. beres mjalva cubams: çocuğa süt emziriyor.
  • cebalu atn., gebalu vi. 2. asmak. dudi kocobu. başını astı. toyöi ncas kocobu. ipi ağaca astı.
  • cebareri. üzerine düşülen, itina ile bakılan, çok sevilen kişi ya da canlı. berenişi cebareri omordines: çocuklarını çok severek, itina ile büyüttüler.
  • cebaru atn. gebaru vi. 1. üzerine üflemek. 2. atn., mec. üzerine titremek, üzerine çok düşmek, itina ile bakmak, çok özen göstermek. nananişis cubaraman. annelerinin üzerine titriyorlar.
  • cebaûeri atn. eğik, asık, bükük. ti cebaûeri: başı eğik, başı asık, boynu bükük.
  • cebaûu atn. 1. asmak, eğmek. dudi cobaûams: başını eğiyor, asıyor. 2. asılmak, eğilmek, bükülmek. dudi cabaûu: başı eğildi, asıldı.
  • cebazginaşe arş., çasûara atn. terlik. üuçxes cebazginaşe moâun. ayağına terlik giymiş.
  • cebazgineri atn. gebaâgineri vi. 1. üzerine basılmış. ûoûlowis cebazgeri iyondrams: çamurun üstüne basmış bekliyor. 2. Üzerine basarak, basa basa.
  • cebazginu atn., gebaâginu vi. üstüne bastırtmak. mjvabus kocobazginapu: kurbağaya bastırttı.
  • cebazgu atn., gebaâgu ark. basmak. puşüundis kocobazgu: hayvan pisliğine bastı.
  • ceberi, cebaleri atn., geüideri vi. eğik, asık, eğilmiş, asılmış. dudi ceberi: başı eğik, başı asık.
  • ceberi, cebaleri atn. 1. içirilmiş. pucis wari cebaleron: ineğe su verilmiş, içirilmiş. 2. emzirilmiş. mjalva ceberi berek mot ibgas? emzirilmiş çocuk niçin ağlıyor?
  • cebğalaşe atn. herhangi bir şeyi üzerine dökmeye yarayan araç. pavri cebğalaşe. yaprak dökmeye yarayan araç.
  • cebğalu atn. gebğalu ark. üzerine dökmek. xaôis neâi kocobğu. kaba ceviz döktü.
  • cebğeri, cebğaleri atn., gebğeri ark. 1. üzerine dökülmüş. dişüape gzas cebğeri naşüu: odunları yolun üzerine dökülmüş halde bıraktı. 2. üzerine dökerek. 3. döke döke.
  • cebincoleri atn. körelmiş, ağzı körelmiş. cebincoleri xami. ağzı körelmiş bıçak.
  • cebincolu atn. gebencelu vi. 1. köreltmek. xamis ôici cubincolu: bıçağın ağzını köreltti. 2. körelmek. argunis ôici cabincolu: baltanın ağzı köreldi.
  • cebiru atn. gebiru vi. atmacayı cezbetmek için başka bir kuşu bir değnek üzerinde oynatmak. sifteris ciceğeni cubirams: atmacayı cezbetmek için (değnek üzerinde) çekirge kuşunu oynatıyor.
  • cebraniüeri atn., gebaniüeri vi. 1. eğik, bükük, eğilmiş, bükülmüş. üvelas ti cebraniüeri uğun: fidanın başı eğik. 2. Vi. basılarak sertleşmiş/ezilmiş. Gebaniüeri leûa: basılarak sertleşmiş toprak.
  • cebraniüu atn., gebaniüu vi. 1. basarak/bastırarak eğdirmek, bükmek. üvelas dudi cubraniüu: fidanın tepesi bastırarak eğdi. 2. basarak/bastırarak eğmek. 3. Vi. üzerinde gezilerek ya da herhangi bir ağırlık uygulanarak toprak, sünger vb.�nin basılması, ezilmesi fiili. Berepe goxtes do bergeri livadi kogeibaniüu: çocuklar bahçede dolaştılar ve çapalanmış tarla basıldı, ezildi, basılarak sertleşti.
  • cebureri atn., gebureri ark. yamalı, yamalanmış. cebureri foûa: yamalı peştemal.
  • ceburoni, atn. geburoni ark. yamalanması gereken, yamalanacak kadar yırtık olan. ham ponûuli ceburoni diyu. bu pantolon yamalanacak duruma geldi.
  • ceburu atn., geburu ark. yamalamak. gamaöirderi porça kocoburu: yırtık gömleği yamaladı.
  • cebu3xu atn. gebu3xu vi. tırmıklamak.
  • ceciberi atn. geguberi vi. pişirilmiş. ceciberi üorüoûi. pişirilmiş muhallebi.
  • cecibu atn. gegubu vi. miktarı az olan bir şeyi suda pişirmek. berek üorüoûi cicibams: çocuk kendine muhallebi pişiriyor.
  • cecineri atn. 1. üzerine yatarak. salacas cecineri mendiyones: sedyeye yatırarak götürdüler. 2. üzerine yatmış halde. kvas cecineri iyondrams: taşın üstüne yatmış bekliyor. 3. bastırarak. xe cecineri: elini bastırarak. 4. bastırmış halde.
  • cecinu atn. 1. üzerine yatmak. oncires kocicinu: yatağa yattı. 2. üzerine yatırmak. ğureri salacas kococinu: ölüyü sedyeye yatırdı. 3. bastırmak. xamis xepe kococinu: bıçağa elini bastırdı.
  • ceçaçamideri atn. boysuz, zayıf, cılız, gelişememiş. nçayepe ceçaçamideri kodosüudu: çaylar cılız kaldı, boy getirmedi.
  • ceçaçamidu atn. boy getirememek, cılız ve zayıf kalmak, gelişememek. nçayi ciçaçamidu. çay boy getiremedi, cılız kaldı, gelişemedi.
  • ceçaçxamida atn. şelalenin yere çarptığı yer.
  • ceçama atn., geçama ark. dayak, dayak atma, dövme. si ceçama giüoren. sana dayak gerekiyor.
  • ceçameri atn., geçameri ark. 1. döverek, döve döve. xoci ceçameri ceçameri uçumûu: öküzü döve döve götürüyordu. 2. dayak yemiş olan (kişi, hayvan).
  • ceçamoni atn., geçamoni ark. dayaklık, dayak yemeyi hak eden. ceçamoni üoçi: dayaklık adam.
  • ceçamu atn., geçamu ark. dövmek, dayak atmak. üaûa moxûus ceçu: her gelişinde dövdü.
  • ceçaneri, cençaneri atn., geçaneri ark. 1. takılı. 2. asker ya da polis. ceçanerepe muluran: askerler geliyor.
  • ceçxalu atn. geçxalu vi. yerleri yıkamak. möima moxûu do gzalepe ceçxu: yağmur gelip yolları yıkadı.
  • ceçxaûu atn. hızla bir yere çarpmak (sıvılar için).
  • ceçxeri, ceçxaleri atn. geçxeri vi. yıkanmış. möimate ceçxeri gza. yağmurla yıkanmış yol. yıkanmış durumda.
  • ceçinadu atn., geçinadu vi. görevlendirmek, iş vermek, işe koşmak. Nana şkimik ôanda ma cemiçinadums: annem hep beni işe koşar.
  • ceçinadvaşe atn. işe koşulan, kullanılan kişi. a ceçinadvaşeti ma komiyonun: benim de işe koşacağım biri var.
  • ceçitu atn., geçitu vi. 1. üzerinde yarmak, bir şeyin üzerine koyarak yarmak. dişüas cedu do kocoçitu: odunun üzerine koyarak yardı. 2. son anda kurtulmak, sıyırmak, paçayı kurtarmak. oğvaruşe kocevuçiti. ıslanmaktan son anda kurtuldum.
  • ceçvaloni atn. fırlatıp atılması gereken. ceçvaloni domayu. atılacak duruma geldi.
  • ceçvalu atn. fırlatmak, fırlatıp atmak. diüaçu do livadi üale kocuçu: tutup bahçeye doğru fırlattı.
  • ceöadaşe atn. çakma işine yarayan araç. üafri ceöadaşe: çivi çakmaya yarayan araç.
  • ceöaderi atn. geöüaderi vi. üzerine çakılmış. ceöaderi pi3ari: yere çakılmış tahta.
  • ceöadu atn. geöüadu vi. üzerine ya da üzerinden çakmak. pi3aris üafri kocoöadu. tahtanın üzerine çivi çaktı.
  • ceöalu atn., geöalu vi. 2. bir şeyin üzerine dikmek. mpuli porças kocoöu: düğmeyi gömleğin üzerine dikti.
  • ceöalu atn., geöüapu ark. 1. başlamak. obgaru kocoöu. ağlamaya başladı. dulyas ağani coöu. işe yeni başladı.
  • ceöamberi atn. geöaberi vi. 1. üzerine yapışmış. 2. Üzerine yapıştırılmış.
  • ceöambu atn. geöabu vi. üzerine yapıştırmak. celaxunas olağune kocaöambu. oturacağa sakız yapıştı.
  • ceöapa atn., geöüapa, geöüapule ark., daöüapuri 1. baslangıç. dulya ceöapa. işe başlangıç. 2. başlangıç yeri. gza ceöapas miyondri. yolun başında beni bekle. 3. önsöz.
  • ceöapxu atn. 1. çarpmak. dudi kvas kocoöapxu: başını taşa çarptı. 2. üzerine saldırarak kapmaya çalışmak. âiru şüala kocaöapxu: gördügü gibi kapmak için üzerine atladı.
  • ceöeri atn. geöüeri ark. 1. başlanmış. ceöeri dulya. başlanmış iş.
  • ceöeri atn., geöeri vi. 2. üzerine yamalanmış. mbela ceöeri foûa: üzerine bez yamalanmış peştemal.
  • ceöinaxu atn. oldugu yerle bir ederek ezmek. menöveşe piliûas kocoöinaxu: sigara izmaritini sobanın üzerinde ezdi. 2. ezilmek. üaûu, gzas kociöinaxu: kedi yolun üzerinde ezildi.
  • ceöirderi atn. yırtılarak indirilmiş. ceöirderi resimi. yırtılarak indirilmiş resim.
  • ceöirdu atn. yırtıp indirmek. üodaşe resimi ceöirdu. duvardan resmi yırtarak indirdi.
  • ceöveri atn., geöveri vi. üzeri yanmış, üzerinde yanmış.
  • cedaduleri atn. 1. kuluçka döneminden çıkıp, tekrar yumurtlama dönemine girme hali (tavuk için). 2. mec. güzelleşmiş, kendine bakmaya başlamış.
  • cedadulu atn. 1. tavuğun kuluçka döneminden çıktıktan sonra tekrar yumurtlamaya hazır duruma gelmesi fiili. korme kocidadulu: tavuk, kuluçka döneminden çıktı.
  • cedageri atn. gedageri vi. sert bir yüzeyin üzerinde kesilmiş, enlemesine doğranmış, çentilmiş, çentik. üudeli cedageri: kuyruğu kesilmiş.
  • cedagu atn. gedagu vi. 1. Bir nesneyi sert bir yüzeyin üzerine koyarak kesmek. üaûus üudeli dişüas cedves do kocudages: kedinin kuyruğunu odunun üzerine koyup kestiler. 2. çentik açmak, işaret koymak. biüas kocudagu: çubuğun üzerinde çentik açtı. 3. mec. kestirip atmak. haşon ya ûüu do kocemidages: böyledir deyip kestirip attı.
  • cedanâeri atn. aşağı çekilmiş, seviyesi düşürülmüş, indirgenmiş. fiûili cedanâeri lamba. fitili aşağı çekilmiş lamba.
  • cedanâu atn. aşağı çekmek, seviyesini düşürmek, indirgemek. lambas fiûili cudanâu. lambanın fitilini aşağı çekti.
  • cedaşüeri atn. oturma veya yatma sırasında zeminden kaynaklanan rahatsız olma durumu. üulis var domaxunen mundi cedaşüeri miğun: iskemleye oturamıyorum popom sert zeminden dolayı rahatsız.
  • cedaşüu atn. oturulan yerin rahatsızlık verici olması. baba üulis doxunu te var cidaşüen: babadan kalan iskemlede oturmaktan rahatsız olunmaz.
  • cedgalu atn., gedgalu vi. kurmak. saaûi kocudgu: saati kurdu. ğuni 3ipris kocudgu: arı kovanını gürgene kurdu. ragi cudgams: tuzak kuruyor.
  • cedgeri, cedgaleri atn. gedgeri vi. kurulmuş, kurulmuş durumda. cedgeri ğuni. kurulmuş arı kovanı.
  • cedgineri atn. gedgineri vi. 1. bir işe ya da yola koyulmuş olmak, yola çıkmış olmak. gzas cedgineri vorûi: yola koyulmuş durumdaydım. dulyas cedgineri vorûi: işe koyulmuş haldeydim. 2. atn. çok iştahlı, hararetli. ham ndğalepes cedgineri vore: lerde yeme isteği çok, çok iştahlıyım. 3. atn. aşermiş, hamile kadınların bazı yiyecekleri aşırı yeme arzusu içinde olması durumu.
  • cedginu atn. gedginu ark. 1. işe ya da yola koymak, yolcu etmek. üoçimuşi gzas kocodginu: kocasını (adamını) yola koydu, yolcu etti. 2. yol vermek, göndermek. ağani nusa gzas kocodgines: yeni gelini yola koydular. 3. mec. aşermek, aşırı yeme isteği duymak. daha çok kadınların hamilelik dönemlerinde görülür.
  • cedi3ineri atn. geâi3ineri vi. alaylı, alay ederek. a m3iüa cedi3ineri ixaôas: biraz alaylı konuşuyor.
  • cedi3inu atn. geâi3inu vi. alay etmek, gülmek. üoçis var cadi3eran: insana gülmezler, alay etmezler. him hamus mo cadi3e: ona buna gülme, alay etme.
  • cedvalu atn. gedvalu ark. 1. koymak. sûolis karûali kocedu. masaya kağıt koydu. 2. isim koymak, isim vermek. beres yoxo kocodu. çocuğun ismini koydu. 3. para yatırmak. bangas cenöareri kocedu. bankaya para yatırdı, koydu. 4. yazgılı olmak. haşo cemoâuûes: alın yazımız böyle idi. miyape cemoâuûes: alın yazımızda, kaderimizde neler varmiş.
  • cedveri, cedvaleri atn. gedveri vi.1. konmuş. isim verilmiş, ismi konmuş. yoxo cedveri bere: isim koyulmuş çocuk. 2. birini adıyla anmak, isim vermek. ixaôaûaşa mitis yoxo mo cedum mi na on ignapasere: konuşurken ad verme, kim olduğu anlaşılır.
  • cefelu atn. gefelu vi. üzerinde dilimlemek, parçalar halinde kesmek. üasûane pi3aris kogefelu: kabağı tahtanın üzerinde dilimledi.
  • cefloxûeri atn. gefroxteri vi. 1. şişikliği inmiş. 2. sakinleşmiş, yatışmış.
  • cefloxûinu atn. gefroxtinu vi. 1. şişikliği indirmek. 2. mec. yatıştırmak, sakinleştirmek. mitis va cafloxûinu: kimse sakinleştiremedi.
  • cefloxûu atn. gefroxtu vi. 1. inmek, havası kaçmak. mbarerepe şüimi kocofloxûu: şişiklerim indi. 2. atn., mec. yatışmak, sakinleşmek. opşa xuçeli orûu uüai uüai kocofloxûu: çok kızgındı daha sonra yatıştı, kızgınlığı geçti.
  • cegaperi atn. gegaperi ark. alışkın, alışık. cegaperi laxerişe xavi on/ ren: alışmış kudurmuştan beterdir. Lazuri oxaôarus berobaşe cevagi. Lazca konuşmaya çocuklukta alıştım.
  • cegapu atn.gegapu ark. alışmak. öumanişe moselus kocevagi. sabahtan kalkmaya alıştım. süani dixo osüudus va cevagi. sensiz yaşamaya alışamadım.
  • cegineri atn. gegineri vi. alıştırılmış, alışkanlık kazandırılmış. xavi cegineri bere: kötüye alıştırılmış çocuk.
  • ceginu atn. geginu vi. alıştırmak. wiüara oşu mo coginam: sigara içmeyi alıştırma. onçiru kocoginu: yüzmeye alıştırdı.
  • cegoru atn., moüitxu, mentfalu ark. ziyaret etmek. eze bula cebgori. eze teyzeyi ziyaret ettim. doğuru do a va cemagoru. öldü de bir ziyaret edemedim.
  • cegurcolu atn. üzerine sürtmek, ovalamak. pi3aris xepe cugurcolams: tahtaya elini sürtüyör, tahtayı eliyle ovalıyor.
  • cegutu atn. gedgitu ark. 1. üzerinde durmak. gzas kocegutu: yolun üzerinde durdu. 2. koyulmak, başlamak. dulyas kocebgutit: işe koyulduk. ma vulu ya do gzas kocegutu: ben gidiyorum diye yola koyuldu. 3. yol kesmek. ôilare ya do gzas kocugutu: öldürmek için yolunu kesti.
  • cegvacu atn. domöüeşu ark. yerleşmek.
  • cegzalu atn., gegzalu vi. üzerinde ateş yakmak. ğerepe gzas kocogzu. yolun üzerinde mısır saplarını yaktı. cesareri bozok guris daçxuri kocugzu. sarışın kız yüreğine ateş yaktı.
  • cegzeri, cegzaleri atn. gegzeri vi. üzerinde yakılmış, yakılmış halde. daçxuri gzas cegzaleri naşüves: ateşi yolun üstünde yakıp bıraktılar.
 
  Bugün 17307 ziyaretçi (22679 klik) kişi burdaydı!



 http://karadenizfiirtinasi.tr.gg/

A&0023305;lış Sayfası Yapın Sık Kullanılanlara Ekleyin E-Mail Yollayın


 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol